Eğitim Bir Sen Malatya 1 No'lu Şube Başkanı ve Memur Sen İl Temsilcisi Hüseyin SÖYLEMEZ Yeşilyurt Mahmut Çalık Anadolu Lisesi önünde yaptığı açıklama da eğitimciye karşı olan şiddeti kınadı.Açıklamanın tamamı şu şekilde.
Sayın Sendika Başkanlarım ve Yönetim Kurulu, Sayın Eğitim Çalışanı arkadaşlarımız, Fedekâr Basın Mensupları,
Arka planı karmaşık sebepler ile örülen, hayatın neredeyse tüm alanlarında çeşitli biçimlerde vuku bulan şiddet olgusu, giderek sistemleşmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Günümüz dünyası saldırgan bireysel tepkilerden kitlesel kıyımlara kadar her türlü şiddetin sarmalında çaresiz olmanın bunalımı içindedir. Sinema, televizyon ve haber bültenleri dâhil birçok görsellik, şiddet unsurları ile cazip ve heyecanlı hâle getirilmektedir. Acı olan, bütün bu kan donduran sahnelerin normalleşmesi ve toplumun da, karar alıcıların da tepkisiz ve eylemsiz kalmalarıdır.
Evde, sokakta, okulda, hayatın her alanında görülen şiddet, gündelik hayatın bir parçasına dönüşmüş, adeta her yanımızı kuşatmıştır.
Şayet şiddetin önüne geçmek istiyor isek, tüm faktörleri dikkate alarak eğitim sistemi ve eğitim çalışanları ıle ilgili yeni politikalar geliştirmek zorundayız.
Şiddet ile eğitim sistemimiz arasındaki ilişkiye odaklanacak olur isek, Eğitim, normal şartlar altında şiddetin ortadan kaldırılması için en doğru araç olarak kabul edilirken, eğitim sistemindeki yanlış politika ve uygulamalar, şiddeti sistematik olarak besleme riskini barındırıyor. Bu durum özellikle okulda şiddet ile ilgili konunun çok boyutlu irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Eğitim sisteminde öğretmenler, şiddet sorununun çözülmesinde kritik bir noktada görülmesine karşın, öğretmenin gerek sistem gerek bürokratik gerek içi doldurulmamış kanuna bağlı uygulanan yanlış politikalarla, eğitimin etken değil edilgen öğesine indirgendiği ve şiddet ortamının bir mağduru hâline geldiği süreci yaşıyoruz. Bu gidişle de yaşamaya devam edeceğiz. Son yıllarda okullarda öğretmenlere dönük artan şiddet olayları bu duruma ilişkin tespitlerimizi haklı kılmaktadır.
Öğrenci ve veliyi sorgu hakimliği düzeyine çıkaran, öğretmeni sanık koltuğuna oturtan, basit, mesnetsiz iddialarla soruşturma geçiren ve şikayet mekanizmaları ile sigaya çekilen bu sistem(sizlik) öğretmeni ve mesleğini itibarsızlaştırmakta ve öğretmen kimliğini değersizleştirmektedir.
Eğitim sahasındaki karar alıcıların tehlikenin ciddiyetini kavrayamamış gibi görünmeleri ise vahim bir durumdur. Daha iyi bir eğitim için daha iyi bir müfredat, daha geçerli ve etkili pedagojik yöntemler, daha ileri amaçlar üzerine kafa yormamız gerekirken, bugün öğretmene şiddet konusuna ilişkin bir basın açıklaması daha yapmak mecburiyetinde kalışımızın ana sebebi, şiddetin ağırlaşan toplumsal maliyeti karşısında, ilgililerin çözüm üretmede yetersiz kalmaları veya isteksiz davranmalarıdır. İçinde bulunduğumuz hal hem üzücü, hem de düşündürücüdür.
Sayın Sendika Başkanlarım ve Yönetim Kurulu, Sayın Eğitim Çalışanı arkadaşlarımız, Fedekâr Basın Mensupları,
Eğitimin ana unsuru öğretmenlerimize şiddet ile ilgili basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Arka planı karmaşık sebepler ile örülen, hayatın neredeyse tüm alanlarında çeşitli biçimlerde vuku bulan şiddet olgusu, giderek sistemleşmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Günümüz dünyası saldırgan bireysel tepkilerden kitlesel kıyımlara kadar her türlü şiddetin sarmalında çaresiz olmanın bunalımı içindedir. Sinema, televizyon ve haber bültenleri dâhil birçok görsellik, şiddet unsurları ile cazip ve heyecanlı hâle getirilmektedir. Acı olan, bütün bu kan donduran sahnelerin normalleşmesi ve toplumun da, karar alıcıların da tepkisiz ve eylemsiz kalmalarıdır.
Evde, sokakta, okulda, hayatın her alanında görülen şiddet, gündelik hayatın bir parçasına dönüşmüş, adeta her yanımızı kuşatmıştır.
Şayet şiddetin önüne geçmek istiyor isek, tüm faktörleri dikkate alarak eğitim sistemi ve eğitim çalışanları ıle ilgili yeni politikalar geliştirmek zorundayız.
Şiddet ile eğitim sistemimiz arasındaki ilişkiye odaklanacak olur isek, Eğitim, normal şartlar altında şiddetin ortadan kaldırılması için en doğru araç olarak kabul edilirken, eğitim sistemindeki yanlış politika ve uygulamalar, şiddeti sistematik olarak besleme riskini barındırıyor. Bu durum özellikle okulda şiddet ile ilgili konunun çok boyutlu irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Eğitim sisteminde öğretmenler, şiddet sorununun çözülmesinde kritik bir noktada görülmesine karşın, öğretmenin gerek sistem gerek bürokratik gerek içi doldurulmamış kanuna bağlı uygulanan yanlış politikalarla, eğitimin etken değil edilgen öğesine indirgendiği ve şiddet ortamının bir mağduru hâline geldiği süreci yaşıyoruz. Bu gidişle de yaşamaya devam edeceğiz. Son yıllarda okullarda öğretmenlere dönük artan şiddet olayları bu duruma ilişkin tespitlerimizi haklı kılmaktadır.
Öğrenci ve veliyi sorgu hakimliği düzeyine çıkaran, öğretmeni sanık koltuğuna oturtan, basit, mesnetsiz iddialarla soruşturma geçiren ve şikayet mekanizmaları ile sigaya çekilen bu sistem(sizlik) öğretmeni ve mesleğini itibarsızlaştırmakta ve öğretmen kimliğini değersizleştirmektedir.
Eğitim sahasındaki karar alıcıların tehlikenin ciddiyetini kavrayamamış gibi görünmeleri ise vahim bir durumdur. Daha iyi bir eğitim için daha iyi bir müfredat, daha geçerli ve etkili pedagojik yöntemler, daha ileri amaçlar üzerine kafa yormamız gerekirken, bugün öğretmene şiddet konusuna ilişkin bir basın açıklaması daha yapmak mecburiyetinde kalışımızın ana sebebi, şiddetin ağırlaşan toplumsal maliyeti karşısında, ilgililerin çözüm üretmede yetersiz kalmaları veya isteksiz davranmalarıdır. İçinde bulunduğumuz hal hem üzücü, hem de düşündürücüdür.
Bu bağlamda Şu anda bulunduğumuz güzide mekan olan Yeşilyurt Mahmut Çalık Anadolu Lisesi'nde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Yusuf Doğan kardeşimizin dün Öğrenci ve Öğrenci Velisi tarafından hakarete ve fiziksel şiddete maruz kalması, öğretmene şiddet ile ilgili caydırıcı hükümlerin içi doldurulmamış Öğretmenlik Meslek Kanunu'na acilen dahil edilmesini zorunlu kılmaktadır. Diğer Eğitim Çalışanı ve meslektaşlarımız gibi tek suçu öğrenciyi korunmaya yönelik doğru adımları atmış olan Yusuf hocamıza reva görülen utanç verici muamelenin gerek veli gerek öğrenci boyutu ile örnek teşkil edecek şekilde en ağır cezaya dönüştürülmesidir. Öğretmeni güçlendirecek, donatacak, koruyacak tedbirler almak yerine onu hedef alan saldırılar karşısında sessizliğe gömülmenin anlaşılır bir yanı olmaması gerekir.
Toplumdaki şiddeti eğitimle yok etmenin hesabını yaparken, şiddeti eğitimin içine sokmaya davetiye çıkarıcı uygulamaların olması ya da gerekli önlemlerin alınmamasının akılla, izanla, vicdanla tarif edilir bir yanı olmayacaktır. Ayrıca tüm okullarımızda güvenlik önlemlerinin devlet yetkililerince alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Eğitim çalışanlarının baskı ve tehditlerin kıskacına bırakıldığı, sistemin yanlış çarklarında sindirildiği, güvensiz ve güvencesiz iş ortamlarına itildiği, eğitim iş kolundaki hizmetlerin piyasacı bir anlayışla yürütüldüğü, öğrenci-öğretmen-veli ilişkisinin giderek yozlaştığı bir ortamda eğitim ve öğretim mekanizmasının toplumu dönüştüren ve iyileştiren bir sonuç üretmesi beklenemez.
Okullarımızda yaşanan şiddet olaylarının tekrar etmemesi, eğitimcileri şiddetin hedefi haline getiren uygulamaların son bulması, somut ve kalıcı çözümler üretilmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün yetkilileri acilen harekete geçmeye ve gerekli yasal önlemeleri ivedilikle almaya davet ediyoruz.
Sendikalar olarak eğitim çalışanlarına yönelik her türlü şiddeti kınıyor, belki dün, belki bugün Yusuf hocamız gibi şiddete maruz kalmış meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz ve tüm sendikalar olarak yanınızda olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur..