Bundan tam olarak 103 yıl önce, harfler kelimelere kelimeler dizelere dönüştü. Milyonların zihnine kazınan o büyük destan, Mehmet Akif'in kalemiyle iki günde kâğıda döküldü.
Türk milleti, istiklali için mücadelesine devam ederken. İstiklal destanını ebediyete kadar taşıyacak bir milli marşa da ihtiyaç vardı.
O günlerde Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ne İstiklal Marşı’nın yazılması için bir ilan verildi. Ödül ise 500 liraydı.
Mehmet Akif, İstiklal Marşı için günlerce kapandı. Herkes böyle bir şiirin Mehmet Akif'in kaleminden çıkacağını biliyordu. Ancak o, "Milletin marşı para karşılığı yazılamaz" diyerek bu teklife sıcak bakmadı.
Para ödülünü almamak koşuluyla kalemi elinde, vatan sevgisi yüreğinde Tacettin Dergahı'na kapandı. İstiklal Marşı'nın ilk sözlerini, omuzlarında bağımsızlık mücadelesinin yüküyle mum ışığının altında yazdı.
Takvimler 1 Mart 1921'i gösterdiğinde Birinci Meclis tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, kürsüden istiklal destanını anlatan o satırları okumaya başladı.
Salonda alkış tufanı koptu, büyük coşku yaratan şiir o gün yapılan oylamayla Milli Marş olarak kabul edildi.
Yıllar sonra Mehmet Akif, tüm eserlerini topladığı Safahat adlı kitabına İstiklal Marşı'nı koymadı. Nedenini "Ben onu milletimin kalbine gömdüm" sözleriyle açıkladı.
İstiklal Marşı'nın kabulünün üzerinden 103 yıl geçti.
Mehmet Akif'in, o günlerden miras kalan bir tek dileği ise, "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." Sözleri oldu.
Bizlerde o dileği tekrardan yeniliyor ve hürriyetimizin her anında emeği bulunan bütün vatan evlatlarına Allahtan rahmet diliyoruz.